Şehir hayatının gürültüsünden, kalabalık tatil beldelerinin keşmekeşinden bıktıysan, sana masmavi denizlerle kucaklaşan, zamanın yavaş aktığı saklı balıkçı köylerinden bahsetmek istiyorum. Bu köyler öyle yerler ki, sabah martı sesleriyle uyanırsın, kahvaltını mis gibi deniz kokusuyla yaparsın, akşam olunca da gün batımını izlerken balıkçı teknelerinin dönüşünü beklersin… İşte keşfetmeye değer birkaç sessiz cennet:
Sığacık – Seferihisar, İzmir
İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Sığacık, Cittaslow (sakin şehir) unvanını fazlasıyla hak ediyor. Daracık taş sokaklarında gezerken sanki zamanda yolculuk ediyorsun. Akşamüzeri limana yanaşan balıkçı teknelerinden taze balığını alıp, pansiyonda kendin pişirebilirsin. Özellikle pazar günleri kurulan Sığacık Pazarı’nda köy kadınlarının yaptığı zeytinyağlılar, ev yapımı reçeller, doğal sabunlar seni karşılıyor.
Kıyıköy – Vize, Kırklareli
Karadeniz’in Marmara kıyısında gizlenmiş Kıyıköy, İstanbul’a birkaç saat mesafede ama ruhen kilometrelerce uzak. Kıyıköy Deresi’nin iki yakasına kurulmuş bu şirin köyde sabah kahvaltını bir sandalda yapabilir, öğleden sonra Papuçdere’nin dingin sularında kano yapabilirsin. Tekneler hâlâ ahşap ve motor gürültüsünden uzak… Balık lokantaları iddialı değil ama taze mezgit ya da palamut varsa menüye bile gerek kalmıyor.
Güzelçamlı – Kuşadası, Aydın
Güzelçamlı, Dilek Yarımadası’nın hemen eteğinde yer alıyor ve Aydın’da yaşayanların yaz aylarında kaçtığı küçük bir balıkçı yerleşimi aslında. Sahil boyunca dizilmiş salaş restoranlarda deniz ürünlerinin en leziz halleriyle karşılaşmak mümkün. Turistler genelde Kuşadası’nda oyalanırken, Güzelçamlı huzur arayanların mekanı oluyor. Akşam güneşi buradan bir başka batıyor, hele de bir rakı-balık sofrasındaysan…
Kaleköy – Gökçeada, Çanakkale
Arabalarla gidilemeyen Kaleköy, Gökçeada’nın en özel noktalarından biri. Eski taş evleri, limandaki renkli kayıkları ve salaş balıkçı lokantalarıyla kalbine dokunacak kadar samimi bir yer. Burada internet çoğu zaman çekmez ama zaten doğayla baş başa kalmak için buradasın. Akşam tekneyle çıkan balıkçılar sabaha karşı döner, sen o sırada kahveni içip gökyüzünü seyrediyor olursun.
Akyaka’nın Azmak Nehri Kıyısı – Ula, Muğla
Tam anlamıyla bir balıkçı köyü olmasa da Azmak Nehri kenarında yer alan küçük teknelerin yarattığı o dingin atmosfer seni başka bir dünyaya götürür. Akyaka son yıllarda popülerleşti ama sabah erken saatlerde hâlâ o eski sessizliğini yakalayabiliyorsun. Nehir kenarındaki balık lokantalarında levrek, çipura ve Azmak’a özgü yılan balığını mutlaka denemelisin. Suyu buz gibi ama bir cesaret girersen ruhun bile serinliyor.
Yeşilovacık – Silifke, Mersin
Akdeniz’in en az bilinen ama en sıcak insanlarına sahip köylerinden biri. Mersin’in Silifke ilçesine bağlı bu küçük balıkçı köyü, hem dağ hem deniz manzarasını aynı anda sunuyor. Plajları henüz keşfedilmediği için kalabalık yok. Sabah pazardan taze domatesini, biberini alıp; akşam balıkla birlikte afiyetle yersin. Hatta bazen köy kahvesine oturup balıkçıların deniz hikayelerini bile dinlersin.
Bozburun – Marmaris, Muğla
Son yıllarda “sessiz lüks” tanımını en iyi karşılayan yerlerden biri Bozburun. Ahşap gulet yapımıyla meşhur olan bu köyde, hâlâ sabahları sahile tek sıra dizilmiş teknelerle karşılaşırsın. Deniz cam gibi, rüzgar yavaş… İnsanlar telaşsız. Buradaki balıkçılar, gece denize açılıp sabah sepet sepet taze balıkla döner. Sen de o sırada güne kahvaltıyla başlayıp, öğleden sonra bir yelkenliye atlayıp koy keşfine çıkarsın.
Tatilden Beklenenden Daha Fazlası
Saklı kalmış bu balıkçı köyleri, bir tatilden beklediğin her şeyi fazlasıyla sunuyor: huzur, doğa, samimiyet ve gerçek lezzetler… Otel odalarında değil de taş evlerde, resort restoranlarında değil de iskele üstü masalarda geçirilen tatiller insanın aklında daha çok kalıyor. Belki bu yaz, rotanı biraz farklı çizersin. Belki denizle dost olan bu küçük köylerden birinde sabahlamaya karar verirsin. Kim bilir?
Çantana birkaç kitap at, telefonu uçak moduna al ve kendine bir balıkçı köyü bul. Şimdiden iyi tatiller.